İş Birliği Olan Araştırmalar

Bugün Aydın İli, Çine İlçesi’nin yaklaşık olarak 7 km batısında yer alan antik yerleşim, Marsyas (Çine) Çayı’nın batısına konumlanmıştır ve iç Karia’nın en önemli kentlerinden biridir. En erken yerleşime ilişkin Hitit metinlerinde adı Waliwanda olarak geçen Alabanda’daki ilk kazı çalışmaları, 1904-1905 yıllarında Halil Edhem Bey tarafından gerçekleştirilmiştir. Ardından Aydın Müzesi adına Emin YENER ve Doç. Dr. Suat ATEŞLİER tarafından sürdürülmüştür. 2015 yılından itibaren de Prof. Dr. Ali Yalçın TAVUKÇU başkanlığında, bölüm öğretim üyelerinden Doç. Dr. Akın TEMÜR’ün kazı başkan yardımcılığındaki bir ekip tarafından çalışmalara tekrar başlanmıştır. Antik kentte bu güne kadar sur duvarları, tiyatro, tapınaklar, agora, bouleuterion, hamamlar, stadion, nymphaeum, su kemeri, kiliseler, anıt mezarlar ve nekropol alanlarında çok sayıda lahit mezar tespit edilmiştir. Antik kentte çalışmalar Agora, Hamam ve Bouleuterion kısmında devam halen devam etmektedir.

Doç. Dr. Akın TEMÜR

Günümüzden 10 binyıl önce yeni bir yaşam biçimini seçerek, Orta Anadolu Bölgesi’nin Kapadokya kesiminde, Melendiz nehri kenarına yerleşmiş, bir tarihöncesi dönem topluluğunu araştıran projedir. 1989 yılında Prof. Dr. Ufuk Esin başkanlığında başlayan kazılar 2002 yılına dek sürmüştür. 2006 yılında Prof. Dr. Mihriban Özbaşaran ve Doç. Dr. Güneş Duru’nun başkanlığında tekrar başlayan yeni dönem kazı ve araştırma projesi pek çok üniversiteden uzman, akademisyen ve öğrencinin katılımıyla yürütülen, uluslararası ve çok disiplinli bir projedir.

Günümüzden yaklaşık olarak 10.500 milattan önce ise 8500 yıllarında, avcılık ve toplayıcılık geleneğine sahip göçer toplulukların yerleşik yaşama geçmesiyle kurulmuş olan Aşıklı, milattan önce 7300 yıllarında terk edilmiştir. Bin yılı aşkın bir zaman dilimi içerisinde kuşaklar boyu, hiçbir kesinti olmaksızın süren yaşam, topluluğun yerleşik yaşamı kurma, bitki ve hayvanları evcilleştirme, sosyal kuralları oluşturma aşamasıdır. Teknolojik, sosyal ve ekonomik dönüşümün tüm aşamalarıyla incelendiği proje, insanlık tarihinde yaşanan en önemli kırılma noktalarından biri olan Neolitik yaşam biçiminin kurulmasının araştırılmasına odaklı sürdürülmeye devam etmektedir.

Mimarlık tarihi, tıp tarihi, teknoloji tarihinin yanı sıra sosyal tarih, antropoloji, toplumbilim alanlarında güncel tartışma konularını oluşturan kamusal alan, eşitlikçi toplumlar, kolektif yaşam, paylaşım gibi pek çok kavramın ve uygulamanın ilklerinin izlendiği Aşıklı Höyük’teki çalışmalar, “daha iyi bir gelecek” amacıyla tasarlanan yaşam modellerine katkı sağlayacak yorum ve tartışma zemini oluşturur, düşünce biçimleri geliştirir. Araştırma sonuçları, Aşıklı sakinlerinin Orta Anadolu Bölgesi’nin en erken yerleşik topluluğu olduğunu, yerleşme tarihi süresince kolektif yaşam tarzını benimsediklerini, yaş, deneyim ve uzmanlaşmaya göre örgütlenen bir yaşam biçim sürdürdüklerini ortaya koyar. Topluluk zaman içerisinde koyun/keçiyi kontrol altına alarak, önceleri yerleşme içinde, evlerinin yanındaki alanlarda tutarak ve besleyerek daha sonra da onları güderek evcilleştirmiştir. Tahıl yetiştiriciliği, baklagiller, yabani bitki, yemiş ve meyve toplayıcılığı yerleşme süresince devam eder. Aşıklı Höyük en erken tarım denemelerinin yapıldığı yerleşmelerden biridir. Tarımsal faaliyetler yerleşmede aşamalı olarak zamanla artmıştır. Mimarlık tarihi açısından “ilk”lerin ortaya çıktığı ve gelişiminin aşamalı olarak izlendiği yerleşmede, yuvarlak plandan dörtgen plana geçiş, toprağa gömük barınaklardan zemin üzerine yapılan konutlara dönüşüm, kamusal yapıların ortaya çıkışı, yerleşme planı ve dokusunun oluşumu, artan nüfus, dönüşen sosyal organizasyon tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkarılmış ve belgelenmiştir. Ölü gömme uygulamaları çeşitlilik içermekle beraber dünyanın bugün ilk beyin ameliyatlarından (trepanasyon) biri olarak kabul edilen genç kadına ait kafatası, Aşıklı Höyük’te bulunmuştur. Alet yapımında kullanılan birincil hammadde obsidiyen (volkanik cam)’dır. Obsidiyen yakın ve uzak çevredeki kaynaklarından yerleşmeye bloklar halinde getirilmiş ve yongalama ve alet yapımı yerleşmede gerçekleştirilmiştir. Kazıyıcı, kesici ve delici alet türleri, ok uçları yapımında teknolojik değişim ve gelişim, diğer alanlarda olduğu gibi yavaş ve aşamalıdır. Aşıklı’daki bin yıllık iskan tarihinin son 200 yılına denk gelen evre, bakır işçiliği, kireç yakma gibi piroteknolojik gelişimlerin yaşandığı, yerleşiklerin diğer topluluklarla yoğun iletişime geçerek alışverişe başladığı evredir. Bu evre aynı zamanda kolektif yaşamdan bireyselliğe doğru giden sürecin başladığı, topluluğun yakın çevresini çeşitli faaliyetler için yoğun olarak kullanmaya başladığı evredir.

Aşıklı Höyük Araştırma Projesi’ne bağlı gerçekleştirilmekte olan yan projeler, Kültür Ortaklaşması ve Toplumsal Paylaşım Projeleri, Deneysel Arkeoloji, Etnografya Çalışmaları, Koruma Çatısı, Ziyaretçi Projesi gibi çalışmaları içerir. 2018 yılında Aşıklı Höyük’ün tanıtılması, sürdürülen bilimsel faaliyetlerin desteklenmesi, burada üretilen bilginin toplumsallaştırılmasına aracılık etmek ve yerel ve uluslararası ölçeklerde Aşıklı Höyük’te ortaya çıkarılan bilimsel verilerin diğer bilim alanları, sanat, eğitim, kırsal kalkınma vb. alanlarla ortaklaşmasına aracılık etmek amacıyla “Aşıklı Höyük Dostları Derneği” kurulmuştur.

Dr. Melis UZDURUM

Linkler: Resmi Web Sayfası | Facebook | Instagram | Twitter | Thumbler | Aşıklı Höyük Dostları Derneği

a%C5%9F%C4%B1kl%C4%B1%281%29

a%C5%9F%C4%B1kl%C4%B1%283%29

a%C5%9F%C4%B1kl%C4%B1%282%29

Aksaray İli, Gülağaç İlçesi, Gülpınar kasabasında yer alan Balıklı Yerleşim Alanı, ilk kez 2015 yılı Aşıklı Höyük kazı ekibinin Aşıklı topluluğunun obsidiyen kaynaklarından biri olan Nenezi Dağını ziyaretleri sırasında keşfedilmiştir. Hafif bir yükselti üzerinde oldukça yoğun olarak görülen obsidiyen aletler ile dikkati çeken alanın varlığı ve yeri söz konusu buluntu yerindeki malzemenin Aşıklı Höyük’ün MÖ 9. bin yılın ortalarına tarihlenen en alt tabakalarına ait yontma taş buluntuları ile tipolojik ve teknolojik benzerlik gösterdiğini, bu nedenle bölgenin tarih öncesi çağları açısından önemli bir yerleşme olabileceğini ortaya koymuştur. Balıklı kazıları Aksaray Müzesi Müdürlüğü başkanlığında, Doç. Dr. Güneş Duru’nun bilimsel başkanlığında gerçekleştirilmektedir.

Balıklı’da şimdiye kadarki veriler ışığında iki tabakadan söz edebiliriz. Üst tabaka, yerleşmenin tamamen terki sonrası binaların doğu duvarlarının mezar olarak kullanıldığı dönemdir. Daha eski olan ve pek çok alt evresi ile Balıklı’yı temsil eden tabaka ise sık dokulu, oval çok sayıda barınaktan oluşan, en az 100-150 kişilik bir grubun, avcı ve toplayıcı ağırlıklı bir yaşam sürerek sınırlı da olsa tarımsal faaliyetlerle meşgul oldukları tabakadır. Sınırlı bir alan kazılmış olmasına karşın birbirine neredeyse bitişik olarak inşa edilmiş çok sayıda bina kazılmıştır. Yüzeydeki taşlardan anlaşıldığı kadarıyla burada daha onlarca oval planlı yapı mevcuttur.

Balıklı Orta Anadolu’da Aşıklı Höyük, Pınarbaşı (Karaman), Boncuklu (Konya) şimdiye dek kazılan diğer erken akeramik Neolitik yerleşmelerle birlikte dördüncü kazı yeri olmuştur. Obsidiyen kaynaklarına diğer yerleşmelerden daha yakın bir konumdadır. Bina biçimi, materyal kültür öğeleri ve ölü gömme gelenekleri açısından diğer yerleşmelerden tamamıyla farklıdır. Bu özellikleri bakımından Orta Anadolu Neolitik Dönemi hakkında özelliklidir.

Dr. Melis UZDURUM

DJI_0004

DJI_0370

Niksar Kalesi’nde bulunan kültür varlıklarının ortaya çıkarılması için kazı çalışmaları başlatılmıştır. 2021 Niksar Kalesi kazısı Tokat Müzesi başkanlığında, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Turgay YAZAR’ın bilimsel danışmanlığında yürütülmüştür. Ayrıca kazı çalışmalarına Ondokuz Mayıs Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Davut YİĞİTPAŞA, Sanat Tarihi Bölümü’nden Dr. Şuayip ÇELEMOĞLU, Dr. Bilge BAHAR, İstanbul Üniversitesi Antropoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Fadime Suata ALPRASLAN, Uzm. Danişment Hüseyin ŞAHİN, Uzm. Özgür DÜLGER, Uzm. Didem GÜZEL, Mahmut GİRİŞEN, İremnur İSKENDER ile Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü, Arkeoloji Bölümü ve Cumhuriyet Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden 18 öğrenci katılmıştır.

Niksar ilçe merkezinde, Kelkit Çayı’na karışan Çanakçı Deresi ile bu dere ile birleşen Maduru Deresi arasındaki tepede yer alan Niksar Kalesi, Pers kökenli Pontus Krallığı zamanında kurulmuş, Roma ve Bizans döneminde büyütülmüş, Danişmendli, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde onarılarak kullanılmıştır. Yapıldığında iç kale alanını tanımlayan sur duvarları, iç, dış ve orta sur duvarları olarak üç ayrı hat oluşturmuştur.

Malazgirt Savaşı’ndan sonra muhtemelen 1076 yıllarında Türkler tarafından ele geçirilen şehir, Danişmentlerin ilk taht merkezi (başkenti) olmuştur. Niksar Kalesi Türklerin Anadolu’da yerleştikleri ilk kalelerden biri olması bakımından önemli bir yerleşmedir. İlçe merkezine hâkim konumundaki Anadolu’nun ikinci büyük kalesinde; medrese, iki hamam, iki mescit, kilise ve hapishane kalıntıları bulunmaktadır. İç Kale’ye hâkim bir noktada yer alan Fetih Camisi, Anadolu’daki ilk Türk camilerinden biri olması bakımından Türk-İslam mimarisi için önem taşımaktadır. Camiye bitişik olarak inşa edilmiş olan mekanların ise Danişmentlerin sarayına ait olduğu düşünülmektedir.

Kalede yapılan kazı çalışmaları, kalenin tarihi evreleri, kalede bulunduğu düşünülen saray, fetih camisi, hamam gibi kültür varlıklarının ortaya çıkarılmasını sağlayacak, ayrıca Türkiye’deki kale çalışmalarına katkı sunacaktır.

Doç. Dr. Davut YİĞİTPAŞA

DJI_0579

DJI_0580

Pontus Bölgesinin önemli yerleşimlerinden biri olan Giresun/Kerasous kentinin yaklaşık 1.6 km. açığında bulunan Giresun Adası, Doğu Karadeniz’de Antik Çağda ve Ortaçağda yerleşime sahne olmuş tek adadır. Antik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, ada Klasik Çağda Aretias, Roma İmparatorluk Döneminde ise Khalkeritis Adası olarak adlandırılmıştır. Yaklaşık 40.000 m² yüz ölçüme ve denizden 30 metre yüksekliğe sahip olan ada üzerinde yoğun olarak Ortaçağ’a tarihlenen kalıntılar bulunmaktadır. Adadaki ilk kazılar ise 2011 ve 2012 yıllarında gerçekleştirilmiştir. 2013 ve 2014 yıllarında kazılara ara verilmiş ve 2015 yılından itibaren Giresun Müze Müdürlüğü başkanlığında, Doç. Dr. Gazanfer İLTAR bilimsel danışmanlığında, Doç. Dr. Akın TEMÜR ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğrencilerinden oluşan bir ekip tarafından çalışmalara tekrar başlanmıştır. Bu süreç içerisinde yürütülen çalışmalarda birçok mimari yapı kalıntısı tespit edilmiş olmakla birlikte kazılar; Şapel ve Pitoslu Alan olmak üzere üç farklı bölgede sürdürülmüştür. Kazılar sonucu elde edilen seramik buluntuları, yüzeyde görülen yoğun Ortaçağ buluntularının aksine adanın tarihinin Klasik dönemlere kadar uzandığını ortaya koymaktadır.

Doç. Dr. Akın TEMÜR

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izinleri ile Ağrı İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Müze Müdürlüğü başkanlığında Ağrı İli, Doğubayazıt İlçesi,Sağlıksuyu Köyü, Sağlıksuyu Köyü Kurtarma Kazısı çalışmaları 23.08.2022tarihinde başlatılmıştır. Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Davut YİĞİTPAŞA ve Kafkas Üniversitesi Sarıkamış Turizm FakültesiTurizm Rehberliği Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Ayhan YARDİMCİEL koordinatörlüğündeki kazıda; alanda dağınık duran koçbaşlı mezar taşları ile yarısı toprağa gömülü diğer bir koçbaş mezar taşı, alan 1’in güneyinde bir araya getirilmiştir. Yatay profilli olan 3 adet koçbaş mezar taşlarının kafa kısımlarının kırılıp üzerlerine haç motifi kazınarak dikey şekilde devşirme mezar taşları yapıldığı anlaşılmıştır. Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’na ait sikkeler ele geçirilmiş ve apsisli bir kilise kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Kiliseye ek olarak üç mekân ile mimari alan çalışması büyük oranda tamamlanmış durumdadır. Tandır, ocak ve künkler ortaya çıkarılmıştır. Alan 2’nin kilise Alan 1’in ise kilisenin bahçesi ve mezarlığı olduğunu söylenebilir.

Doç. Dr. Davut YİĞİTPAŞA

5591384a-2d43-4a49-97ad-6f5e691df69a

c4d5101c-7574-43ac-89fb-c5d432f337e2

dcb0f0db-f6d4-4034-906a-bf2bd82c9a80

Kafkas Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Ayhan YARDİMCİEL başkanlığında 2016 yılından beri devam ettirilen “Ağrı-Iğdır İlleri Arkeolojik Yüzey Araştırması”na bölüm öğretim üyemiz Doç. Dr. Davut YİĞİTPAŞA ekibiyle birlikte katılmaktadır. Aras Nehri, bahsi antik kaynaklarda da geçen ve bugünküne yakın bir telaffuzla (Herodot-Araxes) ismi binlerce yıldır değişmeyen bir nehirdir. Bingöl Dağlarından aldığı kaynağı ile Erzurum, Kars ve Iğdır illerinden geçerek Nahçıvan-İran koridorunu ulaşır. Sonrasında Nehir kuzeyden gelen Kura ile birleşerek Bakü civarında Hazar Denizi’ne dökülür. Nehrin, Kars il sınırlarına girip Nahçıvan’ı geçtiği bölge Orta Aras Havzası olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlama bölgenin arkeolojik ve tarihsel birlikteliği ile alakalıdır. Ağrı Dağı ile Aras Dağlarının da bulunduğu Orta Aras Havzası Kafkasya, Anadolu ve İran arasındaki yol ve geçitlerin kesiştiği bölge olmasından dolayı Yukarı ve Aşağı Aras Havzalarına oranla tarihsel rolü açısından daha ön plandadır. Bu yol ağları aynı zamanda doğu batı ve kuzey güney doğrultulu göç ve kültür alışverişlerini de organize etmiştir. Orta Aras Havzası bir anlamda Anadolu, Kafkasya ve İran arasında katalizör görevi görmüştür. Tunç Çağı’nın önemli kültürleri olan Kura-Aras I (Kura-Aras Kültürü, Erken Transkafkasya Kültürü veya yerel adlandırmayla Karaz Kültürü) ve Kura Aras II (Aras Boyalıları Kültürü, II. Binyıl Kültürü vs.) ile Erken Demir Çağı Kültürü’nün çekirdek bölgesi olması zaten bölgenin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Orta Aras Havzası araştırmaları ile Kalkolitik Çağ’dan başlamak üzere, İlk-Orta Son Tunç Çağı’na ait yerleşim yerleri, savunma tesisleri, çanak çömlek kültürü ve ölü gömme geleneğine ait çok önemli keşiflere imza atılmıştır. Ancak araştırma Erken Demir Çağı için daha özellikli bilgilere ulaşmıştır. Bu bilgiler Erken Demir Çağı kültürünün Ağrı Dağı bölgesinden (Orta Aras Havzası) Van Gölü Havzası’na doğu geliştiğine ilişkin olup, bunu destekleyecek ilgili dönem yerleşme ve savunma tesislerinin Ağrı Dağı bölgesinde çok daha yoğun olduğu belirtmek gerekmektedir. Bununla birlikte tespit edilen yerleşme yerlerinin bazılarının şehir görüntüsü veren arkeolojik merkezler olması da önemli bir tespit olmuştur.

Doç. Dr. Davut YİĞİTPAŞA

d%20p%207

org_12cbd1783e9f7a1b_1628925920000

org_1f853a17ff1c5314_1628761474000

DSC_8306